Miyomlar kadınlarda rahimde görülen düz kas dokusundan kaynaklanan iyi huylu tümoral oluşumdur.
Rahimde görülen anormal düz kas çoğalması olan miyomlar rahimin en sık görülen iyi huylu tümörleridir.
Yaygın olarak görülen kadın hastalıkları arasında yer alan miyomlar üreme çağındaki kadınların %20-30’unda gözlemlenir. Myomlar iyi huylu tümoral oluşumlar olmakla birlikte çok nadirvakalarda kansere dönüşme olgusu da gözlemlenmiştir.
Miyomlar sıklıkla 30 ila 40 yaşları arasındaki kadınlarda görülür. Tıp dilinde fibroid veya leiomyoma olarak da anılan bu oluşumları önlemek mümkün değildir. Tam olarak neden oluşuğu bilinmemekle birlikte hormonal etkilerin rahimin düz kasında bu tür bir anormalliğe neden olduğu düşünülmektedir. Yani baskın kadınlık hormonu olan östrojen miyom oluşumunu tetiklediğinden bahsetmek mümkündür.
Çoğunlukla 1 cm ila 15 cm arasında değişen boyutlarda olabilen myomlar düzgün sınırlı, yeryer heterojen, yuvarlak, açık pembe renkli düz kas kitleleridir. Rahimin düz kasından köken aldıkları için rahim kasının olduğu her bölümde myom oluşumuna rastlamak mümkündür.
Günümüzde en sık rastlanan kadın hastalıklarından biri olan miyomlar rahimin kas tabakası kökenlidir ve iyi huyludur. Ergenlik ve genç erişkinlik döneminde miyom gelişimine nadiren rastlanırken 35 yaş üzeri kadınlarda %20 ila 40 arasındadır.
Genel olarak hormonal durumlardan etkilendiği bilinen myomlar, menopoz sonrası vücutta östrojen oldukça azalacağından küçülmesi beklenir. Menopoz sonrası büyüyen myomlarda kansere dönüşüm ihtimali mutlaka değerlendirilmelidir. Tam olarak neyin sebep olduğu bilinmemekle birlikte miyomların 1000’de 1 ‘inde kanserleşme ihtimali bulunmaktadır.
Oldukça sık görülen iyi huylu rahim tümörleri olan myomların büyük bir kısmı hastalarda herhangi bir bulgu veya şikayete neden olmaz. Ancak bir kısmında miyomlar anormal kanamalar, adet süresinin son derece ağrılı, kanamalı geçmesi, ciddi kan kayıplarına bağlı anemiye bağlı sorunlar gibi kanama ve adet döngüsünü olumsuz etkileyen şikayetlere sebebiyet verebilmektedir.
Bulunduğu yere bağlı olmak üzere bel ve sırt ağrıları, cinsel ilişkide ağrı, nadiren cinsel ilişki sonrası kanamalar da olabilmektedir.
Miyomlar karın içinde yer kaplayan kitleler oldukları için hem yerleşim yerleri hem büyüklükleri nedeniyle makata baskı yapabilirler,mesaneye ve hatta böbrek toplayıcı kanallarına değin baskı yaparak iç organların doğal ahengini bozabilir.
Diğer önemli bir sorun olarak miyomlar gebeliğin oluşumunu ve devamını olumsuz etkileyebilirler. Özellikle rahimin iç zarına yakın yerleşimli myomlar oluşan embiryonun tutunmasına mani olup ya gebeliğe hiç izin vermez yada hastalar tekrarlayan düşüklerle doktora başvurabilirler. Bu nedenle tekrarlayan gebelik kayıpları olan kadınlarda rahim içi miyomlar mutlaka gözden geçirilmelidir.
Tüm dünyada neredeyse kadınların % 20-30’unu etkileyen miyomlar rahimin düz kısımlarından kaynaklanan iyi huylu tümoral oluşumlardır.
Miyomların ortaya çıkma nedenleri olarak tek bir sebepten bahsetmek mümkün değildir. Hem çevresel hem hormonal hem genetik faktörlerin myom oluşmasında hep birlikte rol almaktadır.
Miyomlar neden olur sorusuna birkaç başlıkta değinmek mümkündür;
Sonuç olarak myomların oluşumunda çevresel ve hormonal nedenlerin hepsinden söz etmek mümkündür.
Rahim düz kas yapısından oluşan myomlar uterus kasının bulunduğu her rahim bölgesinden kaynaklanabilir.
Uterus (rahim) 3 tabakadan oluşur. En iç tabaka endomertium diye adlandırılan rahimin içini döşeyen tabakadır. Adet kanamasının oluştuğu ve gebelikte bebeğin tutunduğu tabaka burasıdır. Ortada miyometrium dediğimiz kas tabakasıdır ve bu tabaka miyomların geliştiği tabakadır. Rahimin en dış tabakası ise rahimi ince bir zar gibi saran seroza tabakasıdır.
Miyomların en sık kullanılan sınıflaması rahimden köken aldığı yere göre yapılan sınıflamadır. Bunun dışonda uluslar arası jinekoloji-obstetri federasyonu (FIGO) myomları tip 0 ‘dan tip 7’ye kadar sınıflandırmaktadır.
Rahimin iç tabakasında olan myomlardır. Bu myomlar rahimin iç tabakasının yapısından bozulmaya yo açarak genellikle adet döneminde yoğun ve uzun kanmamalara yol açarlar. Ayrıca gebe kalmaya engel olan yada düşüklere yol açan myomlar da yine sübmükoz miyomlardır. Bu tür myomlar kapalı ve kolay bir yöntem olan histereskopik cerrahi ile başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir.
Esasında tüm myom türlerinin oluştuğu tabaka olan myomektrumdan köken alan ve kas tabakasının dışına çıkmayan myomlar intramural myomlardır. Bu myomlar kitleleri nedeni ile rahimin iç ve dış tabakasını etkileyebilirler. Bu myomlar büyüdükçe rahimin boyutunu da büyütürler. Çok büyürlerse “dev myom” olarak adlandırılırlar. Adet döneminde rahimin düzgün kasılıp kanamayı bitirmesine engel olan intramural myomlar kadınlarda kansızlığa yo açan en önemli miyom çeşitidir.
Rahimin ön duvarından kaynaklı intramural miyomlar önde idrar kesesine baskı yaparak sık tuvalete çıkma, artmış idrar yolu enfeksiyonu sorunlarına neden olurken rahimin arka duvarından kaynaklı intramural myomlar arkada kalın barsak ve rektuma baskı yaparak kabızlığa neden olabilirler.
Rahimin en dış tabakasında görülüp miyom yüzeyinden dışarıya doğru büyümüş myomlara subseröz myomlar denir. Bazen dışarıya doğru büyüyen miyomlarda bir sap vardırmyomu uterusa bağlayan bunlara saplı subseröz miyom isimi verilir. Bu tür myomlar genellikle çok şikayet vermezlerve rutin jinekolojik muayenelerde tespit edilirler. Ancak yine bağzıları çok büyüyerek “dev myom” halini alır ve elle karından hissedilebilir. Genellikle bu tür myomlar büyümesi açısından takip edilir, hızlı büyüme tespit edilirse cerrahi olarak çıkartılması gerekir.
Özellikle saplı subsezöz myomlar rahimden beslenemediği durumlarda çevre dokudan beslenir ve sapını kopararakkarın içerisine yerleşir. Bu nedenle raraziter adını alır. Bazen de myom ameliyatı esnasında batına düşer ve fark edilmeyen myom parçaları çevre dokuya tutunarak büyür ve paraziter myom halini alır.
Bunlar batın içi tümörlerle karıştırmak son derece mümkündür. Tedavisi cerrahidir.
Subseröz myomlar bazen bir sap ile kas tabasına bağlı bir şekilde büyüyebilirler. Zamanla büyüyen myom sapı uzamaya başlar ve myom yerçekiminin de etkisi ile rahim ağzına doğru baskı yapmaya başlar.
Myomun büyüklüğüne ve rahim ağzının açıklığına bağlı olarak bu bu subseröz myomlar nadiren rahim ağzından vajene çıkarlar. Bu myomlara “vajene doğmuş miyom”adı verilir. Bu tür myomlar yoğun ve uzun adet kanamalarına, ağrılara ave hatta en tehlikeli durum olan enfeksiyonlara neden olabilirler.
Enfekte olan bir vajene doğmuş bir myom da kötü kokulu akıntı, yüksek ateş, halsizlik gibi sistemik belirtiler ortaya çıkar.Bu nedenle vajene doğmuş myom enfekte olması beklenmeden cerrahi olarak vajinal yoldan çıkartılmalıdır.
Bazı miyomlar pedinkül (sap) ile uterusa içten (saplı subseröz) bağlanabilir. Bu tür myomlarda en önemli sorun büyüdüklerinde kendi etrafında dönerek torsiyon denilen son derece ağrılı ve acil tıbbi tabloya sebebiyet verebilmektedir.
Miyomların tanısı çoğunlukla kadın hastalıkları ve doğum hekimleri tarafıdan rutin jinekolojik muayene ve USG subesnasında konulur.
Pelvik ulturasonogtafi günümüzde jinekologlar tarafından oldukça sıklıkla başvurulan bir görüntüleme metodudur. Myom tanısında ilk yapılması gereken ve çoğunlukla tanıyı doğrulukla koymaya yarayan yöntemdir. Pelvik USG hem karın duvarından hem vajinal yoldan uygulanabilir. Batın yoluyla yapılan ultrason ile büyük myomlara tanı koymak daha kolay iken küçük miyomlar içn ve yerleşim yerleri için vajinal ultrason daha duyarlıdır.
Miyom nedeniyle çok büyümüş rahimlerde ve çok sayıda myom varlığında miyomların tam yerini ve sayısını belirlemede ultrason yetersiz kalabilir.
Pelvik MR miyomların hem yerlerini hem sayılarını net tespit eden bir görüntüleme yöntemidir. Ayrıca MR ile myomun yapısı net olarak değerlendirilerek iyi yada kötü huylu olduğu da tespit edilir. Ayrıca dev myomlarda komşu organ basısını tespit etmede MR oldukça faydalıdır.
Miyom haritalama da denilen bir yöntem ile çok sayıda myomu olup operasyona karar verilen kadınlarda ameliyat öncesi plan program konusunda yol göstericidir.
Myomlarda bir diğer tanı yöntemi histerosalpingografi yani rahim filmidir. Tek başına myom tanısı koymak için yapılmasa da tüplerin ve rahim içinin değerlendirilmesi gerektiği durumlarda ( çoğunlukla kısırlk) tesadüfen özellikle bir sübmükoz myom tanısını koymak mümkündür.
Histereskopi klinik jinekoloji pratiğinde hem tanı hem tedavide kullanılan bir metottur.
Rahim ağzı genişletilerek ışıklı bir kamera yardımıyla rahim içi gözlemlendiği histereskopide subbmükoz myomların, endometrioma doğru bası yapan ve endometrial poliplerin tanıları kolaylıkla konulup tedavisi yapılabilmektedir.
Miyomlar rahimin düz kaslarından köken alan iyi huylu rahim tümörleridir. Üreme çağındaki kadınlarda son derece sıklıkla görülen myomlar 50 yaş altındaki kadınların %20-30 ‘unda mevcuttur. Ancak gençlerde, özellikle 15 yaş altı grupta myom oluşumu son derece nadirdir.
Adet gören bekar kızlar adet miktarının artması, süresinin uzaması gibi kanama sorunları ile doktora başvurduklarında konulan tanılardan biri de miyomlardır. Ancak bekar kızlar rutin jinekolojik muayeneye pek gelmedikleri için semptom vermeyen miyomlar genellikle başka bir şikayet ile gidilen bölümlerde yapılan ultrasonveya tomografi esnasında tesadüfen saptanır.
Bekarlarda adet düzensizliği halinde en sık görülen belirti karında ele gelen sertlik ve büyümedir. Bu şikayet ile gelen hanımlarda tanı pelvik USG yardımı ile kolaylıkla konulur. Bekarlarda transvajinal ultrason yapılacağından pelvik MR ile myomların yerleşimi, büyüklükleri ve sayısı net olarak belirlenebilir.
Miyomlar rahimin düz kas liflerinden sınırları belirgin olan iyi huylu tümörlerdir. Sayıları ve büyüklükleri birbirinden farklı olabilir. Ayrıca belirti vermeden geliştikleri gibi kadının yaşamını olumsuz etkileyecek derecede sorunlara da neden olabilirler.
Miyomlarda dejenerasyon dediğimiz hücresel değişimleri sıklıkla görmekteyiz. Bu dejenerasyon genellikle kalsifik dejenerasyon şeklinde olmaktadır. Ancak sarkamatöz dejenerasyonda nadiren de olsa myomlar da görülen başka tür bir dejenerasyondur.
Sarkamatöz dejenerasyon artık iyi huylu bir miyomun kötü huylu (kanser) olduğu anlamına gelir. Yapılan çok sayıda çalışma değişik oranlar vermekle birlikte myomun kanserleşme oranını 500 miyomlu kadında 1 olarak ortaya koymuştur. Bu ihtimal hastanın yaşı arttıkça artmaktadır.
ABir miyomun iyi yada kötü huylu olduğunu ameliyat etmeden anlamak oldukça zordur. Hızlı büyüyen, Menapoz sonrası küçülmeyen myomlarda USG ve pelvil MR bir dereceye kadar yardımcı olsa da kesin tanı ameliyat ile alınan dokunun hücresel incelenmesi ile konulmaktadır.
Kadınlarda sıklıkla görülen miyomlar rahimin kas yapısından kaynaklanan iyi huylu tümörlerdir. Neden bazı kadınlarda myom olurken bazılarında olmamaktadır sorusuna verilecek net bir yanıt yoktur. Ancak kalıtsal nedenler, hormonal nedenler, büyüme faktöründeki değişiklikler, damar sistemindeki anormallikler, hasara karşı doku tepkisinde meydana gelen değişiklikler olarak nedenler bütünü sıralamamız mümkündür.
Miyom hastalarının çoğunda semptom yaşanmaz. Bununla birlikte anormal kanama bir miyomda en sık görülen semptomdur. Miyomlar rahim iç zarına yakınsa yada rahimin kas yapısını kaplayıp adet kanamasını artıyor ise kadınlarda kansızlığa ve demir eksikliği anemisine neden olur.
Dejenere olan miyomlar şiddetli ağrılara neden olup kişini hayat kalitesini son derece bozabilir. Myomlar ayrıca dev myom haline geldiklerinde çevre organlara bası yaparak sık idrara çıkma kabızlık, ağrılı dışkılama, bel ve kasık ağrılarına yol açabilmektedir.
Tedavi edilmeyen myomlarda diğer bir olumsuzluk gebeliği komlike edebileceği gerçeğidir. Özellikle rahim iç zarına doğru büyüyen (submüköz) myomlar bebeğin oluşmasına ve devamına elverişsiz hale getirirler. Bazen tekrarlayan gebelik kayıplarında tek sebep miyomlardır.
Çoğunlukla semptom vermeyen miyomlar tedavi edilmeden takibe bırakılabilir. Ancak bu süreç boyunca hızlı büyüme, dejeneratif görünümlerin artması sarkoma işaret edeceği için derhal ameliyat gerektirir.
Miyomlar rahimde oluşan iyi huylu oluşumlar olmakla birlikte 500 myomlu kadından 1’inde sarkomatöz değişim olabileceğini yapılan çalışmalar göstermiştir.
Miyomlar genellikle 25-45 yaş arasında üreme çağındaki kadınların %20-30’ unda görülür. Miyomların yerleşim yeri, tipi, hastanın semptomatik olup olmaması gibi kriterler tedavi ve takip protokolümüzü oluşturmaktadır.
Anormal adet kanamaları olan bir kadında 3 cm’lik bir myom ameliyat gerektiren, rutin kontrolde tespit edilen şikayete yol açmayan 5 cm’lik bir miyom takip edilebilir. Buradaki krıtik nokta hastanın şikayeti yaksa dahi takipte mevcut boyutunun 2 katına 6 ay içinde ulaşmış ise ameliyat gerekliliği doğar. Hızlı büyüyen myomlarda yukarıda bahsettiğim sarkoma dönüşümü mutlaka göz önüne almak gereklidir.
Boyutundan bağımsız olarak gebelikte düşüğe neden olma ihtimali yüksek olan miyomlu kadınlarda ve daha önce myoma bağlı düşük yaşamış kadınlarda miyom ameliyatını zaman kaybetmeden yapmak gerekir.
Belirli bir miyom boyutu vermek gerekir ise 7 cm’nin üzerindeki myomlar ”dev myom” katogorisine girer ve çoğunlukla hastada belirtilere neden olur. Hastanın doğurganlığı ve yaşı göz önüne alınarak cerrahi yöntemle ya myom alınır yada rahimin tamamını almak uygun olur.
Myomlar üreme çağındaki kadınların rahimin düz kas yapısında gelişmiş olan iyi huylu tümörlerdir. Gebeliği engelleme, devam etmekte ola gebelik üzerine olumsuzetkiler ve doğum şeklini etkileme gibi sonuçlara neden olabilkirler.
Fakat her gebe kadında aynı etkiler gözlemlenmez. Tüm gebelerin yaklaşık %5’inde miyom mevcuttur ve gebelik myomda rahimle birlikte büyüdüğü önemli bir dönemdir.
Miyomların büyümesi ile birlikte gebelikte sorun yaşanması söz konusu olabilmektedir. Bu sorunlar arasında düşükle,erken doğum riski, gebelikte kanama, erken membran rüptürü sağlayabir. Gebeliğin ilk üç ayı içinde myomda ½ 30civarında bir büyüme gerçekleşir, çoğunlukla büyüme gebeliğin 6. ayından sonra gözlemlenmez. Mevcut miyom oluphamile kalan kadınların gebeliği tüm bu nedenlerle yakın takip edilmelidir.
Miyomların gebeliğe engel olmaları yerleştikleri yer ve boyutları ile ilişkilidir. Miyomların kısırlık nedeni olarak kabul edilmesi için kadındaki diğer kısırlık nedenleri araştırılmalı ve bunlarda bir sorun olmaması gerekir.
Yerleşim yeri tüplere yakın olan miyomlarda bası nedeniyle spermin tüpe geçmesi engelleneceği için döllenme gerçekleşmez.
Döllenme gerçekleşen ama rahim içini kaplayan miyomlarda embriyo kendini sağlıklı bir alan bulamaz ve bebek tutunamaz. Tutunma gerçekleşen vakalarda miyom hızlıca büyüme gerçekleştirirse bebeğe giden kan akımı azalır dolaşımı bozulur ve düşük gerçekleşir.
İlerleyen haftalarda rahim içinde büyüyen miyom nedeniyle bebeğin gelişimine yeteri kardar yer kalmazsa, bu durumda erken doğum gerçekleşebilir. Bunun dışında plesanta yapışma anomalileri, bebeğin doğum yolundaki pozisyonunda anormallik, zor doğum gibi sorunların yaşanması olasıdır.
Bazen miyomların etkisi doğum sonuna da sarkabilir. Doğum sonrası rahimin toparlanması zor olacağından anormal kan kayıplarına sebebiyet verebilir.
Sonuç olarak miyomlar yerleşim yerleri ve büyüklüklerine bağlı olarak gebeliği, doğumu ve doğum sonrasını tehlikeye sokma potansiyeli olan oluşumlardır.
Miyomlar rahimin kas duvarında gelişen kanser olmayan tümörlerdir. Kansere dönüşme ihtimali çok düşük olan myomlar oldukça farklı şekil, boyut, sayı ve yerleşimde bulunurlar.Semptomlarının çoğunu büyüklüklerine ve yerleşim yerlerine göre gösterirler. Bazen de son derece sessiz ve semptomsuz olan myomlara tanı rutin bir jinekolojik muayene ve ultrasonografi esnasında konulur.
Myomların çok büyük bir kısmı hiçbir belirti vermezken aşağıda belirtilen şikayetlere yol açan myomlarda öncelikle cerrahi yöntemlerle myomların tedavi edilmesi gerekir;
Myom oluşmasına rağmen hiçbir şikayeti olmayan kadınlarda myomların tedavi edilmesine gerek yoktur.
Takip esasında büyüme gösteren myomlarda sarkamatöz dejenerasyon (kansere dönüşme) ihtimali mutlaka akla getirilmeli ve cerrahi olarak miyomlar çıkartılmalıdır. Büyüme kriteri ise mevcut boyutunun 2 katına yaklaşık 6 ay içerisinde ulaşmasıdır.
Miyom tedavisini 3 başlık altında inceleyebilriz;
Myomlarda tıbbi tedavi ortaya çıkan şikayetleri gidermeye yönelik olarak uygulanmaktadır. Miyomları tam olarak ortadan kaldıran, eriten bir tıbbi tedavi mevcut değildir.
Kullanılan ilaçlar adet miktarını azaltmaya, rahimin kasılmasını artırıp adet süresini kısaltmaya, kaybedilen demirin yerine konulmasına, pıhtılaşmayı artırıp kanamayı kesmeye ve geçici bir süre kadını menapoza sokup myomu küçültmaye yönelik tedavidir. Bunların hiçbirinde kalıcı bir sonuç elde edilmez.
Myomlar kistler gibi içi sıvı dolu oluşumlar değil kas kitleleridir. Cerrahi olarak miyom çıkartılması myomektomi adı ile anılır. Miyomlar için cerrahi tedavide 2 yöntem vardır.
Myomlar üreme çağındaki kadınların %20-30’unu etkileyen rahimin kas tabakasından kaynaklanan iyi huylu tümörlerdir.
Herhangi bir şikayete yol açmayan tıbbi yada cerrahi olarak tedavi etmeye gerek yoktur. Şikayete yol açan myomlarda ise tedavi hastaya ve myomların yerleşim yeri, sayısı, büyüklüğüne göre planlamak gereklidir.
Miyomların cerrahi tedavisinde iki yöntem vardır ya sadece miyom çıkartılır rahim bırakılır yada rahimin tamamı alınır (histerektomi).
Myomektomi (sadece myomun çıkartılması) kimler için uygundur. Myomektomi işlemi çocuk sahibi olmak isteyen yada rahiminin alınmasını istemeyen hastalar için uygundur. Ancak myomektemi sonrası ilerleyen yıllarda myomların tekrar etme riski vardır. Miyom ameliyatı olan hastaların %15-20 ‘sinde ilerleyen yıllarda ikinci bir miyomektomi ameliyatına gerek duyulabilmektedir.
Rahimde bulundukları yere ve büyüklüklerine göre myomektominin nasıl yapılacağına hastayı muayene eden hekim karar verir.
Açık yöntemde karın bölgesinden 7-8 cmlik kesi yapılarak batına ulaşılıp miyom çıkartılması yöntemidir. Çoğunlukla operasyon sezaryen operasyona benzer.
Kapalı yöntemde ise hastanın karnında büyük kesi yoktur yaklaşık 1-1,5 cm ‘lik 3-4 adet kesi ile cerrahi olarak batına girilip kamera yardımı ve cerrahi aletler ile myomlar çıkartılır. Kapalı miyom ameliyatı hastanın iyileşme süresi açık ameliyata göre biraz daha kolay olan kapalı tek dezavantajı bu operasyon esnasında spinal anestezi uygulanamaması görece olarak açık ameliyattan daha uzun sürmesi ve hastanın fazla anesteziye maruz kalmasıdır.
Histereskopik yöntemde rahim iç zarına doğru büyüyen (submüköz) myomlarda tercih edilen bir yöntemdir.Karında herhangi bir kesi izi olmadan rahim kanalı (serviks) genişletilerek ışıklı bir kamera yardımı ile rahim içine girilerek myom çıkartılır. 5 cm altındaki myomlarda oldukça başarılı sonuçlar elde edilmektedir bu metot ile.
Vajinal yöntem ile submüköz myomlar yine karına kesik yapmadan vajinal yolla çıkartılabilir. Bu tür myomların tedavisine histereskopi metodunu eklemek ve aynı seanta rahim içini de gözlemlemek operasyonun başarısını artırır.
Histerektomi yani rahim alma ameliyatı miyom tedavisinde kesin çözüm olan yöntemdir. Açık (Laparatomik) yöntemle rahim çıkartılabilr. Rahimle birlikte yumurtalıkların çıkartılmasımenapoza yaklaşmış yada menapoz sonrası kadınlarda ilerleyen yıllarda yumurtalık ve tüp kanseri riskini ortadan kaldıracaktır.
Semptomatik myomlarda en etki yöntem cerrahi olmakla birlikte bazı durumlarda tıbbi tedavilerden de yararlanılmaktadır. Tıbbi tedaviler hastada ortaya çıkan şikayetleri giderme yöntemidir.
Antibiyotik adı verilen pıhtılaşmayı artıran tedaviler (transamine) kanın pıhtılaşmasını artırarak myoma bağlı kanamanın azalmasına yardımcı olurlar. Bu ilaçlar hormon içeren ilaçlar değildirlerve acil durumlarda çok kısa bir sürede (1-2 saat) kanamayı azaltır. Sürekli kullanımı uygun olan ilaçlar değildirler, acil durumlarda başvurulur.
Geçici menapoz iğneleri GnRh aganistleriolarak bilinen iğnelerdir. Aylık yada 3 aylık uygulamalarda kadını menapoza sokarak bir süreliğine miyomun küçülmesini sağlar. Ancak bu küçülme geçici bir durumdur ve iğnenin etkisi geçtiğinde myom hızla eski boyutuna döner. Bazı özel durumlarda (dev myomları operasyon öncesiküçültüp operasyonda kan kaybını azaltma hedefi gibi) başvurulan tedavilerdir.
Hormonlu spiral (Mirena) ile rahim iç zarından kaynaklı kanamaları progesteron hormonu ile azaltmak bir miktar fayda sağlamaktadır.
Operasyonun riskli olan hastalarda tercih edilen herhangi bir kesi uygulanmayan girişimsel metotlarla myomlara ameliyatsız da müdahale etmek mümkündür.
▶ Endometrial ablasyonda rahim iç zarı (Endometrium) dokusu tahrip edilerek adet kanamasının azaltılması hedeflenir. Bu yöntem ile myoma müdahale edilmez yalnızca rahim iç zarı cevabı azaltılır. Gebelik düşünen kadınlar için uygun bir yöntem değlidir ve endometrial ablasyon sonrası dış gebelih ihtimalinde de artış gözlenebilir.
▶ Embolizasyonda ise rahime ve dolayısı ile myoma kan sağlayan damarlar özel tıkaçlar yardımı ile kapatılarak myomların küçültülmesi hedeflenir. Radyologlar tarafından yapılan ve anjiyokrafiye benzeyen bir yöntemdir.
▶ Manyetik rezonans eşliğinde myomların eritilmesi yöntemi; ise son yıllarda uygulanan bir yöntemdir. MR eşliğinde çeşitli USG dalgaları rahim içinde myomun olduğu bölgeye yönlendirilir ve myomun ısınarak erimesi sağlanır. Bu şekilde haftalar yada aylar içinde myomda küçülme gerçekleşir ve şikayetler azalır.
▶ Radyofrekans ablasyonda özel bir iğne yardımı ile miyomun içine girilerek radyofrekans enerjisi iletilir. Bu enerji myom içinde ısı artışına neden olur ve myomda küçülme gerçekleşir.