OP. DR. MÜGE AKSOY Kadın Hastalıkları ve Doğum UzmanıOp. Dr. Müge Aksoy
0312 284 7326

Cinsel İşlev Bozuklukları

Cinsel İşlev Bozuklukları Nedir?

Cinselliğin en önemli konularının başında kadın ile erkeğin cinsiyetinin belirlenmesi son yıllarda genetik biliminin ilerlemesi ve hormon araştırmalarının ulaştığı yüksek düzey sonucu artık daha kesin olarak yapılabilmektedir.

Cinsel İşlev Bozuklukları

Cinsiyetin Belirlenmesi: İnsanın cinsiyetinin kesin olarak belirlenmesi için 8 düzeyde saptanması gerekir. Bu saptamalar şunlardır:

  1. Kalıtım – Kromozomlar,
  2. Erkeğin veya Kadının Yumurtalarının Yapısı – Hormon Bezleri,
  3. Kadın ve Erkekte Bulunan Cinsel Hormonların O Cinse Uygun Değerlerde Olması – Endokrin sistem,
  4. İç Cinsel Organların Cinse Uygun Olması,
  5. Dış Cinsel Organların ve Kıllanma Gibi İkincil Cinsel Karakterlerin Yukarda ki Bulgulara Uyması,
  6. Beyin Dokusunda Cinsel Merkezde Cinse Has Farklılaşmanın Oluşması,
  7. Doğumda Tam Gelişmiş Olan Dış Cinsel Organlara Bakarak Saptanan Cinsiyet,
  8. Kişinin Kendini Cinsel Açıdan Nasıl Gördüğü yani Cinsel Kimlik.

Bugünkü bilgilerimize göre bir kişiye sen kadınsın veya erkeksin diyebilmek için yukarda ki 8 değerlendirme bulgusunun kesinlikle o cinse uygun olması gerekir. İnsanın üremesi biri dişi diğeri erkek 2 üreme hücresinin varlığını gerektirir. Burada değindiğimiz tüm bu ilmi açıklamalar ve etkenler içerisinde kişinin cinsiyetinin oluşmasında en önemli etken cinsel kimliktir.

Cinsel kimlikte sarsıntılar, şüpheler, yanlış yetiştirme ve değerlendirmeler, kişinin ruhsal dengesinde cinsel davranışlarında sapmalar veya bozuklukları ortaya çıkaracaktır. Ailenin veya yakın çevrenin yetişen çocukta cinsel kimlik oluşumunda etkisi çok büyüktür.

Bir çocuk doğunca görünen dış cinsel organlarına göre cinsiyet saptanır. Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde takılan isimde, yatak çarşafının renginden alınan oyuncaklara kadar erkek veya kıza yakın davranış kalıplarının desteklenmesiyle diğer cinsle arasında farklar yaratılmaya başlanır.

Bebeklik çağından sonra ufak çocukluk çağında çocuk kendisini giderek erkeklik veya dişilikle özdeşleştirecektir. Bu nedenle bu ufak yaşlarda kızları erkek çocuk gibi giydirip erkek oyunları oynatmak çok sakıncalıdır. Anne babalar bu noktayı çok ciddiye almalı şakacıktan bile bu yanlış davranışları birkaç defa dahi olsa tekrarlamamalıdırlar.

Cinsel kimliğin özellikleri ilk önce 2-4 yaşları arasında yerleşir. Çocuğun dış cinsel organları açısından cinsiyetinin kesinliğinde şüphe varsa hemen bu konuda uzmanlaşmış hekimlere başvurulmalıdır. Aile içinde anne baba arasındaki davranışların dahi çocuğun kadınsı veya erkek tipli davranışlara alışmasının neden olduğu araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır. Cinsel kimlik açısından kişinin gelişmesinde en önemli evre ergenlik çağıdır.

Ergenlik çağında kız veya erkeğin her cinsel davranışı kendi cinsel kimliğinin bir tür sınavıdır. Bu ilişkilerde önemli olan kişinin dişiliğini veya erkekliğini ilişkide bulunduğu kimselere veya çevresine gösterme biçimidir. Diğer bir deyimle ne kadar dişi veya erkek olduğudur. Cinsiyeti dolayısıyla cinselliği sadece biyolojik bir çerçeve içine indirgeyerek bakmak yetersiz kalır.

Cinsellik ve cinsiyet olgusunun kişisel ve ruhsal boyutu göz önünde bulundurulmalıdır. Cinsel kimliği kişinin kendi değerlendirmesine bırakmamak büyük bir yanılgıdır. Özetleyecek olursak cinsel kimlik bir insanın kendisini erkeklik veya kadınlıkla özdeşleşmesidir.

Cinsel işlev bozuklukları veya diğer bir deyimle fonksiyonel cinsel bozukluklar en çok rastlanan cinsel sorunlardır. Sık rastlanılmasına karşılık tedavisi mümkün olan hastalıklardır. Cinsel işlev bozukluklarının başında erkekte erken boşalma, kadında ise orgazm olamama ve vajinismus gelmektedir. Eskiden cinsel sorunları “frijit kadın” ve “iktidarsız erkek” olarak tanımlarlardı. Artık bu deyimler terk edilmiş cinsel işlev bozuklukları ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

Cinsel İşlev Bozukluklarının Nedenleri

Cinsel işlev bozukluklarının nedenleri üzerinde son 40 yıl içinde geniş araştırmalar yapılmıştır. Bazı nedenlere ulaşılsa da bu, kişide neden bu sorunun birdenbire oluştuğunun kesin bir cevabı verilememektedir. Bazen eşlerden birinin olumsuz ve farkında olmadan yaptığı bir davranış birden bire kendinde veya eşinde işlevsel cinsel bozukluğun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çoğu zaman eşler böyle bir durumun farkında bile değillerdir.

Bazen eşlerden birinde başlayan bir bozukluk diğer eşi etkilemekte, eşinde daha farklı bir cinsel işlev bozukluğun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Genelde orgazm olamama şikayeti ile gelen çiftlerle konuşma sonucunda erkekte de erken boşalma sorunu olduğu ortaya çıkmaktadır. Sorunu tedavi ederken doğal olarak nedenleri araştırılır.

Cinsel işlev bozukluklarının en önemli etkenleri arasında fizyolojik ve fiziksel nedenleri, bilgisizliği, teknik cinsel bilgi eksikliğini, ruhsal nedenleri, cinselliğe korku, başarısızlık korkusu, eşte karşı cinse karşı yeterli olamama korkusu, kişilik ve şahsiyet çatışmaları ve cinsel sorunları konuşamama ve tartışamama gibi nedenleri sıralayabiliriz.

Cinsel İşlev Bozukluklarının Fiziksel Nedenleri

Bu fiziksel nedenlerin başında genellikle kadınlardaki gebelik, doğum ve yaşlanmaya bağlı menopozla ilgili fizyolojik değişimler gelir. Burada unutmamamız gereken en önemli nokta her gebelik ve doğumda böyle bir cinsel işlev bozukluğunun her zaman gelişmediğidir. Aynı zamanda her menopoza giren kadın da cinsel işlev sorunu yaşayacağı endişesinde olmamalıdır. Menopozda bazı kadınlar gebe kalma korkusu olmadan cinsel ilişkiye girdiği için cinsellikten eskiye göre daha fazla zevk almaktadırlar.

Bu durumların dışında trafik kazaları ve onun getirdiği kırıklar ve diğer hastalıklar birçok fiziksel rahatsızlık getirmekte ve kişide bunlara bağlı olarak cinsel işlev bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde trafik kazalarının çokluğu ve bu sorun oluşturması büyük etkendir. Beş yıl öncesinin verilerine göre 2005 yılı ilk 6 ayında trafik kazasında yurdumuzda ölenlerin sayısı 1080, yaralananların sayısı ise 1000 lerle ifade ediliyor.

Hele omurilik sakatlanmalarından sonra belden aşağı felçlerle ilgili pek çok insanımızın cinsel yaşamı bitmektedir. Kazalar dışında birçok cerrahi girişim, uyuşturucu maddelerin kullanımı cinsel işlev bozukluklarının temel nedenleri arasındadır.

Bu arada ilaçlara alerjik reaksiyonlar ve prezervatif gibi araçlara karşı oluşan allerjik reaksiyonların da olduğu unutulmamalıdır. Burada vurgulanması gereken nokta bu rahatsızlıkları olan herkeste birtakım cinsel sorunların her zaman ortaya çıkmayacağıdır. Cinsel işlev bozukluklarının oluşmasında en önemli nedenlerin başında yetersiz uyarım ve yetersiz teknik cinsel bilgi gelir.

Birçok tecrübesiz genç bilgi eksikliğinden ne yapacağını bilemez. Bilgi çağı dediğimiz günümüzde internet gibi olanakları da düşünürsek bilgiye ulaşamamak çocuksu bir davranış, bir belirsizlik gibi gelebilir. Bir türlü nelerden çekindiklerini nelerden korktuklarını bazen kendileri de bilmez ve eşlerine de söyleyemezler. Cinsellikte nasıl uyarılacaklarını, nasıl uyaracaklarını ne tam bilirler ne de ne istediklerini ifade edebilirler. Bu beceriksizliğin, acizliğin altında yine yanlış yetiştirilme vardır.

Gençleri cinsel konularda cahil denecek kadar bilgisiz bırakmakla ne amaçlanır. Bunu sağlayabilmek için yaşlıların getirdiği yasaklar, oluşturdukları tabu ve günah korkusu ile neredeyse gençleri hadım etmenin kime ve neye faydası vardır? Bu soruyu bir seks bilimcinin anlaması mümkün değil.

Cinsel işlevsel sorunlarla gelenlerde aile baskısının olumsuz sonuçlara yol açtığını görüyoruz. Bu bilgisizlik nedeniyle ön sevişmenin başarısız olduğunu duyuyoruz. Eşlerin kendiler için yeterli bir ön sevişmeyi öğrenmesi bile birçok sorunu ortadan kaldırabiliyor.

En önemlisi cinselliğin sadece cinsel birleşme olmadığı, sevişmenin ne kadar önemli olduğu hatta yalnızken dahi uzun uzun giyinik hatta yarı giyinik sevişme onları daha düzeyli bir cinselliğe yönlendirecektir.

Konuşamama ve İletişim Sorunları

Cinsel işlev bozukluklarının ortaya çıkma sebebinin aşağı yukarı hepsinde konuşma, iletişim veya diğer bir deyimle konuşamama sorunları vardır. Eşler arasındaki başarılı ve devam ettirilebilen ilişkilerde her iki eşin toplumsal, fizyolojik, ruhsal ve cinsel gereksinimlerinin dengeli bir biçimde sağlanması gerekir. Cinsel işlev bozukluğu olan kimselerin kendilerinin ve eşlerinin doktora geldiklerinde çok gerilmiş oldukları görülür. Bu gerginlik sorunları konuşamamaktan, tartışamamaktan dolayı ilişkiyi cinsel boyutlar dışında da zedeler.

Hastalıklar ve Cinsel İşlev Bozuklukları

Birçok bedensel hastalık cinsel işlev bozukluklarına sebep olabilir. Bu işlev bozuklukları bazen birdenbire bazen yavaş yavaş oluşur. Gerçek anlamda bir cinsel işlev bozukluğu yoktur fakat hastalığın getirdiği bedensel ve ruhsal sorunlar bir cinsel sorun oluştmaktadır. Cinsel işlev bozukluğu yaratan hastalıkların başında nörolojik hastalıklar gelir. Örneğin felç durumlarında veya omuriliğin zedelendiği iş ve trafik kazalarında çok önemli cinsel işlev bozuklukları görülmektedir.

Kadınlarda en büyük sorun cinsel birleşmeye geçse de his kaybı nedeniyle zevk duyamamasıdır. Bu tür hastalıkların bazısında istemsiz üst bacak kasılması birleşmeyi zorlaştırır veya birleşme hiç olmaz. Kafaya alınan darbe sonucu bazen libido azlığı görülürken, bazı kimselerde libido artması görülebilir.

Beyindeki damar tıkanmaları ve beynin alt kısım kanamalarında da hastalığın ağırlık derecesine göre cinsel işlevde zayıflama veya kaybolma saptanabilir. Ayrıca MS denilen Multipl Skleroz hastası kadınlarda cinsel istek azlığı ve orgazm olamama sorunu ortaya çıkmaktadır.

Şeker hastalarında cinsel işlev bozukluklarının görülmesi eskiden beri bilinmektedir, kronik eklem romatizması, guatr hastalığı, böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği başta olmak üzere birçok kalp hastalığı, prostat büyümesi ve kanseri, testis kanseri, kadınlardaki cinsel organ tümörleri ve kanserleri, şizofreni, depresyon gibi pek çok hastalık cinsel işlev bozukluğuna neden olmaktadır.

Orgazm Olamama ve Orgazm Sorunları

Her kadın her cinsel birleşmede orgazma ulaşıyor muyum, ulaşmıyor muyum çabasına girmiş, ulaşamayanlar uzun tedirginlik devresi yaşamışlardır. İstatistiklerden bilindiği gibi her birleşmede orgazma ulaşan kadınların sayısı azınlıktadır. Kadında orgazm olmama hali veya diğer bir deyimle orgazm sorunu veya orgazm güçlüğünün cinsel soğukluktan farklı bir olgu olduğunu artık biliyoruz. Cinsel soğuklukta kadının cinsel içgüdüsü yok gibidir. Cinsellikle ilgili davranışları itici bulur.

Orgazm güçlüğünde ise cinsel istek vardır ve bunlar cinsel uyarılırlar, cinsel uyarılardan heyecan duyarlar. Yeterli uyarıldıkları halde doruk noktaya varmakta güçlük çekerler. Orgazm, cinsel zevkin doruğuna verilen isimdir. Orgazm, dışkılama, idrar yapma gibi öğrenilebilen bir reflekstir.

Kadının orgazm olamama haline anorgazmi denilmektedir. Kadının orgazm olamamasındaki önemli etkenler, cinselliği aşağılayan bir çevrede yetişmiş olmak, eşle olan iletişim bozukluğu ve cinsel teknikte bilgi yetersizliğidir.

Vajinismus

Vajinismus döl yolunun giriş kısmından itibaren 1/3’ lük kısmını çevreleyen kasların istemsiz olarak kasılması veya spazmıdır. Bu kasılma döl yolunun giriş kısmının kapanmasına yol açar ve böylece cinsel ilişki engellenmiş olur. Bu olgu her yaşta kadında görülebilir.

Vajinismus, cinsel birleşmeye karşı adeta önleyici refleks olarak görülmektedir. Bu sorunlarla gelen kadınların bazılarında çocukluktan bugüne kadar geçirilen süre için sorduğumuz soru sonucu, ufak yaşlarda mastürbasyon yaparken yakalandıklarını ve çok şiddetli bir şekilde dayak yediklerini ifade etmektedirler.

Doğanın verdiği cinsel dürtüler doğrultusunda çocuk aşağı yukarı 2 yaşından itibaren mastürbasyon yapma eğiliminde olabilir. Bu durum çocuğun ahlaksız ya da bir cinsel sapık olduğu anlamına gelmez. Bazı kadınlarda cinsel birleşme daha önceleri mümkün olduğu halde örneğin birkaç çocuk annesi olan kadınlarda bile sonradan vajinismus görülebilmektedir.

Vajinismus, bu kadınlarda ağrılı veya acılı cinsel birleşme sonucu oluşmuştur. Bu nedenle önce mutlaka hastaya jinekolojik tetkik yapılmalı ve organsal bir neden olup olmadığına bakılmalıdır.

Organsal Nedenleri Şu Şekilde Sıralayabiliriz;

İç ve dış dudakların iltihabı, bu bölgede geçirilmiş yara ve yanıklardan kalmış skar dokuları, bazı hallerde kızlık zarının bozulmasına bağlı duyarlılık halleri, bartholin bezi iltihap ve apseleri, vajina iltihapları, doğum yırtıkları, kötü doğum dikişi skarları, makatta çatlaklar, ilerlemiş hemoroidler gibi.

Türkiye’ deki gözlemlerimize göre bizde genelde organik ve ruhsal etkenler birbirine karışmaktadır. Vajinismus ta ruhsal etkenlerin neden olduğu kadınların cinselliğe düşman bir çevrede cinselliğe karşı korku ve suçluluk duygularının aşılandığı bir ortamda yetiştiklerini görüyoruz. Bu kadınlar genelde cinsel bölgelerin ellenmesiyle ilgili katı yasakların etkisindedirler.

Tedavisinde çeşitli uygulamalar gördüğümüz vajinismus, tedaviye çok iyi cevap veren fonksiyonel bir cinsel sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

Güncelleme Tarihi: 21.05.2024
Op. Dr. Müge Aksoy
Editör
Op. Dr. Müge Aksoy
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.
Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.
Op. Dr. Müge AksoySoru ve Randevu Formu
OP. DR. MÜGE AKSOY
1443. Cad. YDA Center A Blok, Kat: 6 No: 197 Çukurambar Çankaya Ankara Türkiye
Tüm Fotoğraflar
Op. Dr. Müge AksoyOp. Dr. Müge AksoyKadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
0312 284 7326